- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
“Abartıyorsun…”
“Korkulacak bir şey yok…”
Çocuklarda endişe ebeveynlerin sık sık karşılaştığı ve doğru yaklaşımın önem kazandığı bir konu.. Ancak ebeveynler kimi zaman çocukların endişelerini görmezden gelebiliyor. Uzmanlarsa giderilmeyen endişenin çocuğun baş edemeyeceği bir kaygıya dönüşebileceği konusunda uyarıyor.
Peki endişe ile kaygı arasında nasıl bir fark var? Aileler çocuklara bu konuda nasıl rehberlik edebilir? Sorularımızı Klinik Psikolog Prof. Dr. Gülsen Erden’e yönelttik.
Bir sınav öncesi yaşanan hafif bir endişe çocuğu daha çok çalışmaya yöneltebilir. Peki endişe kontrol edilemez bir boyuta ulaşırsa? İşte o zaman kaygı devreye giriyor ve çocuk fiziksel semptomlardan, günlük aktivitelerini sürdürememeye birçok olumsuzluk yaşayabiliyor. Haberimizde çocukların endişe ve kaygıyla nasıl başa çıkabileceklerini ve ebeveynlerin bu süreçte onlara nasıl destek olabileceklerini ele aldık.
Çocuğun endişesini küçümsemek veya görmezden gelmek, onun duygularının önemli olmadığını hissetmesine daha da kötüsü kendisini değersiz hissetmesine yol açar. Bu durum, çocuğun kendine olan güvenini sarsacağı gibi başa çıkma becerilerini de zayıflatır.
Klinik Psikolog Prof. Dr. Gülsen Erden
Endişe ile kaygı arasındaki fark
Endişe genellikle belirli bir zorlukla başa çıkmaya yönelik olumlu bir motivasyon sağlıyor. Mesela bir sınav öncesi yaşanan hafif bir endişe çocuğu daha çok çalışmaya yöneltebiliyor. Ancak endişe, kontrol edilemez bir boyuta ulaştığında, devreye kaygı giriyor. Prof. Dr. Erden bu durumu, “mantıklı düşüncelerin yıkıcı bir evreye geçişi” olarak tanımlıyor.
“Endişe tek başınayken motive edici bir değer taşımaktadır. Ancak kaygı ortaya çıktığında çocuğun duyumsadığı stres düzeyi, işlevselliğine ket vurmaya başlayacaktır. Sınavlarda başarısız oluyorum gibi ifadeler endişe belirtisi olabilirken, küçük bir endişe kartopu gibi birkaç saniye içinde telafisi mümkün olmayan bir kaosa dönüşebilir. Çocuklar küçük endişelerle başa çıkabilirken, kaygı onların işlevselliğini bozabilir.”
Endişe:
Belirli bir durum veya olaya karşı normal bir tepkidir.
Kısa vadelidir ve genellikle olayın çözülmesiyle birlikte kaybolur.
Düşünme ve problem çözme odaklıdır.
Motive edici olabilir ve bizi harekete geçirebilir.
Hafif bir gerginlik veya huzursuzluk hissi yaratabilir.
Fiziksel semptomlar genellikle hafiftir ve titreme, terleme veya kalp atış hızında artış gibi belirtiler olabilir.
Kaygı:
Genelleştirilmiş ve belirsiz bir korkudur.
Uzun vadeli olabilir ve günlük yaşamı etkileyebilir.
Düşünceleri kontrol etme ve geleceğe dair endişelenme odaklıdır.
Yorgunluk, konsantrasyon zorluğu ve uyku problemleri gibi semptomlar yaratabilir.
Yoğun bir korku ve panik hissi yaratabilir.
Fiziksel semptomlar daha şiddetli olabilir ve nefes darlığı, baş dönmesi veya kas gerginliği gibi belirtiler olabilir.
Çocuğun endişelerini hafifletmek için onu nasıl destekleriz?
Endişe ve kaygıyı herkes hayatının belli aşamalarında yaşıyor. Boyutları ise kişiden kişiye değişiyor. Yetişkinlerin dahi başa çıkmakta zorlanabildiği bu duygular çocuklarda daha yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor. Peki, endişe ve kaygı durumlarında çocuklara nasıl yaklaşmak gerekiyor? Prof. Dr. Gülsen Erden yapılması gerekenleri şöyle anlatıyor:
“Çocuğun endişelerini hafifletmek için ona güven verici ve destekleyici bir iletişim ortamı sağlamak önemli. Çocuk duygularını ifade etmesi için teşvik edilmeli ve aktif bir şekilde dinlenmeli. Çocuğun ne hissettiğini ne düşündüğünü anlatabilmesi için sabırla alan açılması gerekir. Çocukların endişe ya da kaygıyı yenmelerine yardımcı olmanın en iyi yolu, onlara endişe veya kaygı ortaya çıktıkça onlarla baş etmeyi öğretmektir. Çocuklar endişelerin üzerine giderek, deneyim kazandıkça daha az kaygılı olacaklardır. Hazırlıklı olma, çocuğun ustalık ve kontrol kazanmasına, düşüncelerini ve duygularını ifade etmesine, yanlış anlamaları gidermesine, onaylandığını hissetmesine ve başarılı bir başa çıkma planı oluşturmasına olanak tanır.”
Problem çözmeye cesaretlendirin: Çocukları küçük endişelerle başa çıkma konusunda teşvik edin ve problemlerini çözmeleri için onları cesaretlendirin.
Stresi azaltın: Çocuğun stresini azaltmaya çalışın ve endişeleriyle başa çıkabilmesi için gerekli becerileri kazandırın.
Güven verici iletişim kurun: Çocuğa güven verici ve destekleyici bir iletişim ortamı sağlayın. Duygularını ifade etmesi için teşvik edin ve aktif bir şekilde dinleyin.
Yaşına uygun dil kullanın: Çocuğa yaşına uygun, sade, net ve empatik bir dil kullanarak yaklaşın. Endişelerinin anlaşıldığını ve yanında olduğunuzu hissettirin.
Dinleyin ve anlamaya çalışın: Çocuğun endişelerini anlamak için sabırla dinleyin. Onun ne hissettiğini ve düşündüğünü anlatabilmesi için alan açın.
Kendi hızında ilerlemesini destekleyin: Çocuğun kendi hızında ilerlemesine izin verin ve onu zorlamadan destekleyin.
Sorun çözme becerilerini geliştirin: Çocuğun bağımsızlık ve sorun çözme becerilerini geliştirmesine yardımcı olun. Ona düşünmenin ve plan yaparak adım atmanın önemini anlatın.
Endişeleri küçümsemeyin
Erden, ebeveynleri kaygı ve endişeyi görmezden gelmemeleri konusunda uyarıyor. Ebeveynlerin nelerden kaçınması gerektiğini şu sözlerle anlatıyor:
“Çocuğun endişesini küçümsemek veya görmezden gelmek, onun duygularının önemli olmadığını hissetmesine daha da kötüsü kendisini değersiz hissetmesine yol açar. Bu durum, çocuğun kendine olan güvenini sarsacağı gibi başa çıkma becerilerini de zayıflatır. Çocuğu endişesiyle başa çıkmak için zorlamak, yaşından ve yapabileceklerinden fazlasını beklemek onun stresini artırabilir ve güvenini sarsabilir. Bunun yerine, çocuğun kendi hızında ilerlemesini desteklemek daha sağlıklıdır. Öte yandan çocuğun endişesi karşısında aşırı koruyucu olmak, onun bağımsızlık ve sorun çözme becerilerini geliştirmesine engel olur. Dahası, çocuğun dayanıklılığını zayıflatabilir.
Bir çocuk rahatsız edici bir durumda üzüldüğünde ve ebeveynleri onu bu durumdan kurtardığında, çocuğun kendini yetersiz hissetmesine neden olabilirler. Bunun yerine ebeveynlerin, çocuklarına bu durumun üstesinden gelinebileceğini hissettirebilmeleri önemli olacaktır.”
Endişeyi kaygıya dönüştürmek: Endişelerin yıkıcı bir kaygıya dönüşmesine izin vermeyin. Küçük endişeleri büyütmemeye dikkat edin.
Stresi ve kaygıyı artırmak: Çocuğun stresini artıracak veya kaygısını tetikleyecek tutum ve davranışlardan kaçının.
Duyguları baskılamak veya yönlendirmek: Çocuğun duygularını ifade etmesini baskılamayın veya yönlendirmeyin. Onun ne hissettiğini özgürce ifade etmesine izin verin.
Endişeyi küçümsemek veya görmezden gelmek: Çocuğun endişelerini küçümsemeyin veya görmezden gelmeyin. “Endişelenecek bir şey yok” gibi ifadeler kullanmayın.
Zorlamak: Çocuğu endişesiyle başa çıkması için zorlamayın. Onun yaşından ve yapabileceklerinden fazlasını beklemeyin.
Aşırı koruyucu olmak: Çocuğun endişesi karşısında aşırı koruyucu olmayın. Onu üzen şeylerden korumaya çalışarak kaygısının artmasına sebep olmayın.