- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
TCMB Başkanı Karahan, “Dezenflasyon sürecinin sıcak parayı çekerek olduğu” yönündeki eleştirilere, “Enflasyonla mücadele programımız kesinlikle sıcak para üzerinden değil. Talep üzerinden, talebi kontrol ederek enflasyonu düşürme amaçlı. Bununla birlikte enflasyon beklentilerini ve fiyatlama davranışlarında bozuklukları düzeltme amaçlı. Bu beklentilerde ve fiyatlama davranışlarında düzelme oldukça zaten ithalat da normalleşecek. Bununla birlikte cari açıkta kalıcı iyileşme olacak” yanıtını verdi.
Bunun, dünyanın her yerinde politika faiziyle yapıldığını, kendilerinin de benzer bir program işlediklerini anlatan Karahan, “Son 1,5 ayda rezervlerdeki iyileşmeye bakarsak bunun üçte birinin yurt dışı kaynaklı olduğunu görüyoruz. Geri kalan üçte biri bireysellerin döviz mevduatlardan Türk lirasına, diğer üçte biri de ihracat gelirleri ve kurumlarımızın Türk lirasına dönmesinden kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.
Karahan, Türkiye’nin cari açıkta finansman problemi olmadığını vurgulayarak, “Bizim sıcak paraya, bu şekilde, bu anlamda ihtiyacımız yok. Talebi soğutmak, beklentileri düzeltmek ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı düzeltmek için yapmamız gereken faiz artışının yan etkisi olarak sermaye artışı da geliyor” dedi.
“Para politikası kararlarını alırken resmi enflasyon verilerini dikkate alıyoruz”
Karahan, sadece rezervlerdeki iyileşmenin önemli olmadığını, kalıcı bir şekilde tek hanelere düşmesi ve daha sonra yüzde 5’e inmesinin kalıcı başarı için oldukça kritik olduğunu söyledi.
Enflasyon hedeflerinin belirlenme sürecini anlatan Karahan, birçok varsayımın girdiği bir modelin olduğunu, bunlar ışığında enflasyon görünümünün ortaya çıktığını belirtti. Karahan, “Tek bir sayıda değil. ‘Yüzde 38 diyoruz’ ama etrafında bir band var. Birtakım varsayımlar var. Şu anda risklere baktığımızda yukarı yönlü risklerin ağır bastığını görüyoruz. Şu anda enflasyon hedefimizin gerçekçi olduğunu düşünüyoruz. Her gelen veriyle birlikte tekrar gözden geçiriyoruz. Ara hedef çerçevesinde politika duruşumuzu belirliyoruz” diye konuştu.
Karahan, TÜİK’in Eurostat’ın koyduğu uluslararası standartlara uygun hareket ettiğini, metodolojisinin net olduğunu ifade ederek, “Biz de TCMB bünyesinde piyasadan fiyat topluyoruz. Diğer varsayımlarla birleştirerek belli tahminlerde bulunuyoruz. Bizim verilerimizle TÜİK’in verilerinin tutarlı olduğunu düşünüyoruz. Para politikası kararlarını alırken resmi enflasyon verilerini dikkate alıyoruz. İTO’nun verilerini de kıymetli buluyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Performans ödemesi yeni bir uygulama değil”
Milletvekillerinin Merkez Bankası çalışanlarına “performans” tazminatı sorularına Karahan, şu yanıtı verdi:
“Başkan, başkan yardımcıları, denetleme kurulu üyeleri, Banka Meclisi Üyeleri ve Para Politikası Kurulu üyeleri performans ödemesi tazminatı almıyor. Performans ödemesi, çalışanların bireysel performansını teşvik etme amacıyla kullanılan bir sistem. 1980’lerden beri uygulanıyor, yeni bir uygulama değil. Her çalışanımıza vermedik. Performansa ve yüzdelik dilimlere göre ödemeler yapıldı. Bir ila iki maaş arasında tazminat ödendi. Bu da uluslararası uygulamalarla tutarlı. Diğer Merkez Bankalarında da uygulanır.”
Karahan, bankaların döviz kredisi vermesini sınırladıklarını anımsatarak, faiz artırımıyla birlikte aktarım mekanizmasını desteklemek için ilave adımlar da attıklarını söyledi. Türk lirası kredilerde büyüme limiti olduğunu belirten Karahan, yabancı para kredisinin de yaklaşık yüzde 4 civarında arttığını kaydetti. Bunun enflasyon açısından problem olduğuna işaret eden Karahan, “Kurun daha stabil olması yabancı para kredi iştahını artırıyor. Türk lirası kredilerinin faizlerinin artmış olması iştahı artırıyor. Biz bunu sınırlama amacıyla yüzde 2 limit getirdik. Yüzde 2 limiti aşan bankaların zorunlu karşılık tesis etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İhracatçılara getirilen yüzde 40 döviz satışına da değinen Karahan, bu uygulamanın devam edeceğini öngördüklerini bildirdi. Bu oranı değerlendirebileceklerini dile getiren Karahan, “Rezerv güçlendikçe, enflasyon düşeceğine olan inanç arttıkça ve piyasa koşulları el verdikçe yüzde 40’ı değerlendirebiliriz” diye konuştu.
Merkez Bankasının kripto düzenlemesinde aktif rol almadığı eleştirilerine Karahan, “Merkez Bankası olarak ödemeler ekosistemine dair katkılarımızı yaptık, çalışmalar süresince yapmaya da devam edeceğiz” cevabını verdi.
Karahan, Para Politikası kararlarını enflasyon görünümüne göre aldıklarını anlatarak, haziran 2023’ten itibaren güçlü bir sıkılaştırma süreci yaptıklarını, enflasyon ana eğiliminde de bir düşüş söz konusu olduğunu belirtti. Karahan, “Belirgin ve kalıcı bir düşüş olana kadar da bu sıkı duruşu sürdüreceğiz” dedi.
“Asgari ücret konusunda karar verici değiliz”
Anayasa Mahkemesinin, Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alma yetkisiyle ilgili kararının anımsatılması üzerine Karahan, “Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne uyum için çıkarılan kanun hükmünde kararnameye ilişkin çok sayıda iptal kararı verdi. Bu iptal kararında başkan ve başkan yardımcılarının hukuki durumlarında bir değişiklik olmamıştır. Çünkü, bu hususlar 3 sayılı Cumhurbaşkanı kararında zaten yer almıştır. Bu karar oldukça kapsamlı. Merkez Bankasına özgü değil. Benim yorum yapmam bu sebeple doğru olmayacaktır” yanıtını verdi.
Karahan, “enflasyonda bir numaralı risk asgari ücrettir” yönünde bir açıklamasının olmadığının altını çizerek, “Asgari ücret konusunda karar verici değiliz, tavsiye kurumu da değiliz. Enflasyonda hedefleri ve tahminleri belirlerken ücretlerle ilgili birtakım varsayımlar yapmak zorundayız. Bunu yaparken de daha önce yapılan tek artış yönündeki açıklamaları baz aldık” diye konuştu.
Karahan, enflasyonu hızlı ve kalıcı şekilde düşürdüklerinde alım gücünde artış olacağını vurguladı.
Hükümet tarafından açıklanan tasarruf tedbirlerini önemli bulduklarını belirten Karahan, “Enflasyonla mücadele eden sadece Merkez Bankası değil. Hükümetimizin de çeşitli kanallardan yaptığı açıklamalar var. Bunu iç talebin dengelenmesi açısından oldukça önemli buluyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Merkez Bankasının bütçesini hazırlarken verimlilik ve etkinlik unsurlarını göz önünde bulundurduklarını ifade eden Karahan, bütçeyi tasarruf ilkelerini gözeterek hazırladıklarını bildirdi.
Karahan, işsizlik oranlarına bakıldığında ülkenin tarihsel ortalamalarının oldukça altında olduğuna vurgu yaptı. Ekonomi politikaları konusunda tüm kamu kurumlarıyla eş güdüm içinde ve işbirliği halinde olduklarını ifade eden Karahan, ürettikleri tavsiyeleri ilgili kurumlarla paylaştıklarını söyledi.
KKM’ye talep azaldı
Fiyat ve finansal istikrarı önceleyen bakış açısıyla yapısal reform fikirleri üretmeye ve bunları paylaşmaya gayret ettiklerini kaydeden Karahan, son bir yılda uyguladıkları politikalar neticesinde kur korumalı mevduata (KKM) olan talebin azaldığının altını çizdi.
KKM’de kademeli devam eden azalma öngördüklerini bildiren Karahan, KKM kaynaklı zararın Merkez Bankasının faaliyet raporunda da yazdığını ve bu tutarın üstü kapalı olmadığını belirtti. Karahan, “KKM kaynaklı zarar 833 milyar lira. Son dönemde kur makul seviyede gittikçe reel değerlenme oldukça KMM’nin yükü olmuyor. Yani kur ödemesi yapılmıyor. Son dönemde açılan yani 2024 yılında ya da ondan önceki birkaç ayda açılan KMM hesaplarına kur kaynaklı ödeme olmayacağını düşünüyoruz. Fakat geçen sene mayısta açılan bazı hesapların vadesi uzun, bir kısmını vadesi mayıs ayında geliyor. Geçen yaz yaşanan kur artışı sebebiyle onların ödemesi şu anda yapılıyor. Bundan kaynaklı yılın 3-4 ayında yapılan birtakım ödemeler var.” değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, KKM ödemelerinin ciddi anlamda likidite fazlasına sebep olduğunu bildirdi.
“Dijital Türk lirası sürecinin birinci fazı başarıyla tamamlandı”
Merkez Bankasının bilançosunda yabancı para, altın varlık ve yükümlülüklerin olduğu bilgisini veren Karahan, bunların “değerlemesi” sonucunda bazı farkların çıktığını söyledi. Bu farkları “değerleme hesabında” izlediklerini ifade eden Karahan, bu hesabın değişim göstergesinin lehte ve aleyhte olabileceğini kaydetti.
Dijital Türk lirası sürecinin 3 fazdan oluştuğunu aktaran Karahan, birinci fazın başarıyla tamamlandığını; ikinci faz çalışmalarının başladığını anlattı. Bu kapsamda bu yılın sonuna kadar dijital Türk lirasının iktisadi, hukuki ve güvenlik boyutlarını kapsamlı olarak ele aldıklarına vurgu yapan Karahan, üçüncü fazda da dijital Türk lirasının yaygınlaşmasının deneneceğini bildirdi.
Karahan, tüm bu çalışmaların dinamik süreçler içerdiğini ve tam bir tarih vermenin zor olduğunu söyledi.
Dijital Türk lirasının, Türk lirasının tüm süreçlerde dijitalleştirilme projesi olduğunu belirten Karahan, yeni yatırım aracı olmadığını vurguladı. Karahan, Türk lirasına kalıcı geçiş için fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesinin önemli olduğunu söyledi.
Rezerv yönetimi yaparken ilk hedef enflasyonu düşürmek
Merkez Bankasının rezervlerine ve kurlara ilişkin bir hedeflerinin olmadığına dikkati çeken Karahan, “Rezerv yönetimi yaparken ilk hedef enflasyonu düşürmek. En önemli hedef. Neden? Çünkü biz bunu kalıcı şekilde yapabilirsek, rezerv problemi de ortadan kalkacak. Çünkü Türk lirasına rağbet artacak, ithalat makul seviyelere gelecek, cari açık daha makul seviyelere gelecek, belki cari fazla bile vereceğiz” ifadelerini kullandı.
“Kar enflasyonu” konusunun son dönemde ortaya çıktığını ve tartışıldığını dile getiren Karahan, yapılan çalışmaları yakından takip ettiklerini söyledi.
“500 ve 1000 liralık banknotlara ihtiyaç var mı?” sorusu üzerine Karahan, bu kapsamda küpür kompozisyonunu farklı göstergelerle takip ettiklerini bildirdi. Üst banknotlara ihtiyaç olup olmadığının teknik analizler sonucu ortaya çıktığını belirten Karahan, bu konuda birimlerin çalıştığını söyledi.
Çeşitli merkez bankalarının rezerv işlemleri gereğince altınlarını farklı merkez bankalarında tutabildiklerini ifade eden Karahan, bu uygulamanın yaygın olduğunu anlattı.